4 Mart 2009 Çarşamba

Besin takviyesiyle gelen sağlık


Beslenme tarzımızı geliştirip, etkisini daha da kuvvetlendirmek için vitamin ve minerallerden destek almamız şart ve düzenli ve kaliteli bir uyku ya da daha genç görünmek için gerekli olan takviyeleri uzmanlara sorduk. İşte ortaya çıkan sağlıklı kombinasyonlar.

SİNDİRİMİ DÜZENLEMEK İÇİN SORUN
Diğer sistemlerimiz gibi sindirim sistemimiz de değişik nedenlere bağlı olarak rahatsızlanabilir! Besinlere tahammülsüzlük, sinir (stres), ilaçlar (antibiyotikler) gibi… Mikrobiyel flora ve mukozalardaki işlev bozukluğu da sindirim sistemini etkileyebilir. (Yararlı bakterilerin sayısı azaldığında koruma görevlerini yerine getiremezler ve zararlı bakterilerin sayısı artmaya devam eder) Avrupa Gıda Ürünleri ve Beslenme Bilimleri Enstitüsü’nden Dr. Didier Chos; “iltihap yerleştiğinde acı, şişkinlik ve sindirim sorunları başlar” diyor.Başlıca etkenlerProbiyotikler: Bakteriler ya da mayalar… Floradaki düzensizliğin giderilmesi için sindirim sistemimizde en az on milyon probiyotik olmalı. Onları sütte ve süt ürünlerinde bulabiliriz. Tek bir yoğurt on milyarlık probiyotik kaynağıdır. Ayrıca probiyotik hapları da deneyebilirsiniz.
Kullanın

Prebiyotikler: Lifli besinlerde yoğun olarak bulunurlar. (Bakla, enginar, kuşkonmaz, yer elması) Sadece sindirim sisteminden geçen probiyotiklerin aksine, gerçek prebiyotîkler yararlı bakterileri besleyip bağırsak florasını dengelerler. Onları sağlıklıyken almalıyız çünkü hasta bir mukoz, prebiyotiklere karşı olumsuz tepki verebilir.

Magnezyum: Bağırsak rahatsızlıkları çekenlere birebirdir. Sindirim sistemi kaslarına işleyerek kronik kabızlığı engeller. Vücut kabul etmezse sıvı olarak da alabilirsiniz.

Bitkisel haplar: Pancarda bulunan betain, sindirimi kolaylaştırır. Arjinin amino-asiti ve bromelain enzimi karaciğeri temizler. “Ayrıca zerdeçal, enginar ve kara turp karaciğer ile ilgili rahatsızlıklarda ve kronik bozukluklarda etkilidir” diyor Dr. Didier Chos. Eczanede taze bitkilerden hazırlatacağınız sıvı ilaçlarla da etkisini daha hızlı görmeniz mümkün.

KAS DENGESİ İÇİN SORUN
Dengesiz, sağlıksız ve yetersiz beslenmenin neden olduğu yorgunluk bizi enfeksiyonlara karşı daha da hassaslaştırıyor ve psikolojik sorunlara dahi yol açabiliyor.
Başlıca etkenler

Demir: Alyuvarların içinde bulunan ve oksijenin hücrelere bağlanmasından sorumlu hemoglobin molekülünün temel yapıtaşlarından biridir. Eksikliğinde kas gücü düşer. Daha zor nefes almaya başlar, nefes darlığı çekeriz ve şekerli yiyecekler tüketme eğilimi gösteririz. “Her durumda da teşhise dayalı araştırma gerekir” diyor Pasteur Enstitüsü’nden Beslenme Uzmanı Dr. Jean Michel Lecerf…

İyot: Vücutta üretilmediği için dışarıdan alınması gerekir. Eksikliği sonucunda Tiroit bezi işlevleri azalarak hipotiroidi denilen rahatsızlık ortaya çıkar. Buna bağlı olarak yorgunluk, halsizlik ve direnç kaybı görülür. Demirde de olduğu gibi kullanırken doktorunuza danışın!

Magnezyum: Adenozin trifosfat (ATP) tüm hücreler için enerji kaynağıdır. Sadece oluşuma katkılarından değil, organizma tarafından kullanılış şekli açısından da önemlidir. Eksikliğinde; kalp çarpıntısı, kas seğirmeleri, halsizlik, iştahsızlık, dalgınlık ve şeker ihtiyacı ortaya çıkar.

Potasyum: Kaslarımızdan sorumludur. Depresyon; potasyum eksikliğinde ortaya çıkabilir. Hücrelere girişinde magnezyumun desteğine de ihtiyaç duyar. Magnezyum olmazsa, potasyum da olmaz.

Dopamine: Beyinde, dopamin reseptörlerini harekete geçirerek nörotransmiter görevi görür. Dopamin üretimi için gerekli olan tirosin amino asitleri sıklıkla strese maruz kalındığında, başka kullanım alanlarına gönderilir. “Sonuç olarak; düzenli beslensek bile, güç ve isteğimizi kaybederiz. Uyku sorunları başlar ve asabileşiriz. Buna ilaveten kahve ya da bazen sabah sigaralarına da ihtiyaç duyarız” diyor Dr. Chos.
Kullanın
Bakır, C ve E vitaminleri: Bunlar demirin vazgeçilmez destekçileri arasındadırlar. C vitamini; demirin sindirimde emilmesini sağlar. (Çay ise fazla tüketildiğinde bu emilimi engeller) Bakır; demirin hücreler arası geçişine yardımcı olur. E vitamini ise alyuvarlarda kalış süresini uzatır.

Çinko: Tirosin açısından zengin yapısıyla dopamin ve bir diğer nörotransmiter olan nöradrenalin sentezlerine katkıda bulunur.Gingseng ve guarana: Dr Lecerf; “Geçici yorgunluk durumunda bu bitkilerin kısa sürede yorgunluğu giderdiği klinik araştırmalar sonucu kanıtlandı” diyor.

CİLT YAŞLANMASINA KARŞI SORUN
Cilt kalitesinde poliansatüre yağ asitleri önemli bir rol oynarlar. Cildin oksijen kaynağıdırlar. Günlük beslenmemiz içinde de poliansatür yiyecekleri sıklıkla tüketiriz. (Ayçiçek yağı, mısırözü yağı, soya fasulyesi yağı, ton ve somon balığı gibi…) Eksikliğinde; stres oluşumu ve (yaşa bağlı) hormon düzensizliği artar.

Başlıca etkenler

Omega ailesindeki yağ asitleri: Dr.Lecerf; “Omega 3; iltihaplara karşı birebirdir. Özellikle Omega 6 ailesinden gamma linolenik asit (GLA), hodan (ispit) bitkisinde bulunur. Cildin yağ asitlerini dengelemede yüzde 60 etkilidir” diye belirtiyor.

Antioksidanlar: Antioksidanların üç silahşoru hiç şüphesiz, A,C ve E vitaminleri… Ancak selenyum, magnezyum ve bakırı da aralarına (Bronzlaşmamızı sağlar ve melanin üretiminde vazgeçilmez bir rolü vardır) eklemek gerek. Cildin nem dengesini sağlayan karotenoid’leri de unutmayın!Kullanın

Vitaminler ve oligolar: Ne kadar farklı antioksidanlar kullanırsanız etki alanları da o kadar genişler. Uzmanlar E vitaminini ve selenyumu aynı anda kullanmanızı tavsiye ediyorlar, zira ikisi de birbirlerinin etki alanlarını destekliyor. E vitamini ve selenyum; aynı şekilde çinko ve A vitaminiyle de uyumlu çalışıyor.

Magnezyum: C vitamini gibi o da kolajen üretimini harekete geçiriyor. C vitamini gerçekten de, sağlıklı ve sıkı bir cilt için gereken en kaliteli kolajeni ortaya çıkarıyor. Beslenme Uzmanı Dr. Kathy Bonan; “Gece alındığında C vitamininin uykuyu kaçırdığı söylentisine kulak asmayın, çünkü kolajenler en çok gece üretiliyor” diyor.

B2 vitamini: Çinko ile kullanılması tavsiye ediliyor. Dudaklardaki çatlaklara ve göz çevresindeki kızarıklıklara iyi geliyor.